20 Nisan 2010 Salı

Evrensel akıl ve ahlak dışlandığında..

Uzun zamandır “bizde olmayan ya da eksik olan şey ne acaba” diye düşünüp duruyordum.Dün izlediğim bir siyaset programı,bir derbi maçı ve bugün okuduğum Dani Rodrik röportajı geçmişte yaşadığım bazı şeyleri de hatırlayarak eksik olanı bulmama yardımcı oldu: “Evrensel akıl ya da yeryüzü aklı” .



Dün önce Fenerbahçe-Beşiktaş maçını biraz izlemeye çalıştım.Stadyumda olan binlerce insanın,televizyonda izleyen milyonlarca kişinin gözü önünde Bilica denen futbolcu penaltı atışı öncesinde,penaltı noktasında büyük bir kazıya girişiyor.Eşiyor,eşeliyor dönüyor tekrar tekrar eşiyor. Bunu yaparken çok rahat.Utanmıyor,sıkılmıyor.Biliyor ki takım arkadaşları onu kınamayacak.Taraftarlar onu kahraman ilan edecek. Bir iki gün bazıları onu eleştirse de, o artık takım arkadaşları ,yöneticileri ve taraftarları için 3 puanı kurtaran adam.Oysa evrensel aklı merkeze oturtan ahlak anlayışı Bilica’yı “fair olmayan” oyuncu ilan eder.Böyle bir oyuncu kendi takım arkadaşları tarafından dahi kınanır.Hakem ister görsün ister görmesin,en yakınlarının dahi kınayıcı bakışları en büyük cezadır.Avrupa liglerinde oynanan maçlara bakın.Rakiplerinin emeğine saygısızlık eden bir profesyonel oyuncu göremezsiniz.Çünkü o cezadan önce kendi çevresi tarafından dışlanmaktan korkar.



Dün izlediğim ikinci olay bir siyaset programıydı.Birkaç gazeteci başbakana sorular yöneltiyorlardı.Nedense sorulması gereken birçok soru sorulmuyor,sadece Başbakan’ın istediklerini söylemesine zemin hazırlanıyordu. Herkes yargı bağımsızlığı diyordu ama 17 üyeden en az 10’unun iktidar partisine yakın üyeler olmasının üzerinde kimse durmuyordu.Yargı bağımsızlığının anahtarı olan HSYK’da Adalet Bakanı’nın başkanlığı ve müsteşarın üyeliği neredeyse geçiştiriliyor, dahası Anayasa paketine eklenen “kurulun yönetimi ve temsili kurul başkanına aittir” hükmünün çarpan etkisi hiç mi hiç dikkate alınmıyordu.Bu örgütlenme yapısı ve bu yeni Anayasa hükmü ile yargının tamamen yürütmenin denetimine gireceği gerçeği, bu denetimin HSYK’ya bağlı sekretarya ile iyice pekiştirileceği gözardı ediliyordu.Madem TBMM’nin etkisi artırılmak isteniyor,o zaman TBMM’nin Anayasa Mahkemesi’nin sadece 3 üyesini salt çoğunlukla seçmek yerine neden çoğunluğunu üçte iki çoğunlukla seçmesinin tercih edilmediği sorulmuyordu.Kaldı ki yargının bağımsızlığı sorununun sadece yargının değil, demokrasinin en önemli sorunu olduğu gerçeği ihmal edilerek ,demokrasi yalnızca sivil bir yönetimin yapacağı anayasa değişikliğine indirgeniyordu. Kısaca sorulması gerekenler sorulmadı.Başbakan da yeni bir şey söylemedi.Asıl üzücü olan bu anayasa değişikliği ile nasıl bir demokrasi olacağımız sorusunun sorulmamasıydı.



Ha Bilica gibi penaltı noktasında kazı yapmışın ha gerçekleri “sivil anayasa eşittir demokrasi” sloganının ardına saklamışın ya da saklanmasına izin vermişsin, arada pek fark yok.Hepsi aynı şekilde evrensel aklı dışlıyor.



Bugün Milliyet Gazetesi’nde dünyanın en etkin 100 iktisatçısından biri olan Harvard Üniversitesi’nden Dani Rodrik’in bugünkü gazetede “eskiden bir şekilde Türkiye daha demokratik günlere doğru gidiyor,şimdi bu yargıyla,bu medyayla bu liberallerle bu sürecin çok daha zor olacağı görüşündeyim” dediğini ve bazı liberal bilinen gazetecilere “ben olguları böyle görüyorum,sizin şunları gözardı ettiğinizi düşünüyorum” diye yazdığını ve onlardan en azından bir cevap beklediğini ,ancak bu gazetecilerin kendi inançlarıyla bağdaşmayan olgu ve görüşlerle hiç ilgilenmemelerine çok şaşırdığını söyleyen röportajını okuyunca birçok şey yerli yerine oturdu.Rodrik “olgu ve kanıtlara dayanmadığı müddetçe hiçbir davanın savunuculuğunu yapmam” diyor. Evrensel aklı ve ahlakı dışlayan bir yerde olgu ve kanıtlar değil, bu olgu ve kanıtların inançlara uyup uymadığı daha önemli oysa.Rodrik’in bilmediği bu.O nedenle anlı şanlı liberallerin Rodrik ile işi olmaz.O nedenle Başbakan’a sorulması gerekenler sorulmaz.O nedenle Bilica ve onun gibiler hep kahraman olur.Hepimiz gerçeklere,evrensel akla ve ahlaka gözlerimizi,kulaklarımızı ve vicdanımızı kapatarak demokrasi hayal ederiz,zengin ve başa güreşen bir ülkenin vatandaşları olmayı hayal ederiz,adalet hayal ederiz,mutlu mesut çocuklar hayal ederiz,uluslararası başarılar,kupalar hayal ederiz.Ama olmuyor,olmuyor işte.Evrensel aklı ve ahlakı dışlayarak,olguların değil,kanıtların değil,inançlarımızın yol göstericiliğinde ancak bu kadar oluyor.

Hiç yorum yok: